Güneş arabaları’ devri başlıyor

TÜBİTAK’ın 2005 yılından bu yana düzenlediği Alternatif Enerjili Formula Araç Yarışları’nda açıklama yapan Bakan Ergün, ”Bu yarışlar, sadece güneş arabası yarışı gibi, bir teknoloji geliştirmek gibi görülmemeli. Çok ciddi bir takım çalışmasının, bir birikiminin aynı zamanda sergilendiği yarışlardır. Takımları ve üniversitelerimizi, bu başarı ve gayretlerinden dolayı tebrik ediyorum, başarılar diliyorum” dedi.

Bakan Ergün, pistten ayrıldığı sırada gazetecilerin, ”Bu tür araçları gelecekte otoyollarda görecek miyiz?” şeklindeki sorusu üzerine de ”Kuşkusuz güneşten elde ettiğimiz enerjiyi otomotiv sanayisinde de kullanacağız. Çünkü enerjinin depolanması gibi alanlarda çok ciddi çalışmalar var” şeklinde yanıtladı.

Düzenlenen anoteknoloji çalıştayına dikkat çeken Bakan Ergün, oradaki birçok akademisyenin, nanoteknolojinin aynı zamanda enerji üretimi ve depolanması konusundaki çalışmalara değindiğini ifade etti.

Ergün, nanoteknolojideki gelişmelerle birlikte güneşten enerji elde etme hızının daha da artacağını dile getirerek, aynı zamanda çok daha küçük alanlarda, çok büyük enerji depolanmasının gündeme geleceğini bildirdi.

Bunların son derece önemli çalışmalar olduğunu vurgulayan Ergün, şöyle konuştu:

”Bunları yapanlar zaten üniversitelerimiz. Üniversitelerimizdeki genç arkadaşlarımız için teknolojilerin geliştirilmesi açısından bu yarışlar önemli. Bu yarışmaları TÜBİTAK olarak her yıl destekliyoruz. Ama önemli olan bir şey daha var, burada bir takım çalışması var, bir pilot oturuyor buraya, yarış yapıyor ama arka planda onun bir takımı var. O teknik çalışmaları, teknolojk çalışmaların yazılımını yapan, optimizasyonu sağlayan, enerjiyi verimli bir şekilde kullanmasını sağlayan bir takım çalışması var. Bu da son derece önemli. Onun için bu yarışlar, bu çalışmalar, hem üniversitedeki genç arkadaşlarımız hem de yeni gelişen teknolojiler için son derece önemli işler.”

 

Meteoroloji Genel Müdürlüğü Türkiye 2011 İklim Değerlendirme Raporu’nu hazırladı.

Kurumun her yıl hazırladığı çalışmada 2011 yılının Türkiye için La Nina’ya rağmen en sıcak 11. yıl, La Nina yılları arasında ise en sıcak yıl olduğunun kayıtlara geçtiği belirtiliyor.

Raporda Türkiye’de  2011’de 324 adet aşırı hava olayından bahsediliyor,  yol açtıkları zararlara göre bunların yüzde 36’sını dolular, yüzde 28’ini seller, yüzde 20’si ise fırtınalar oluşturuyor.

 

2050 yılına kadar dünyadaki balıkların biteceği düşünülüyor..

Büyük balıkların %90’ınını yedik.
Toplam balık stoklarının %60’ı bitti.
Geri kalan % 40 ise 40 yıl içinde son bulacak.
Daha bebek olan balıkları büyümeye fırsat bulamadan yakalıyoruz…
Balıklar üreyemiyor.
Lüferin en az bir kez üreyebilmesi için minimum 20 ila 24 cm’e ulaşması gerekirken bugün yasal avlanma boyu 14 cm….
Yani aslında yavrusu olan çinekop boyu.
Aynı şekilde palamutun üreme boyu 38 cm ila 42 cm arasında iken yasal avlanma boyu 25 cm.!

2050 yılına geldiğimizde ise dünyadaki balık stokları tükenecek. Türkiye’de durum farklı değil…Balık stoklarımız ve balıkçılık can çekişiyor. Endüstriyel avcılık arttıkça, yumurtlama zamanları ve yerlerinde avlanıldıkça balık stokları hızla azalıyor, balıklar azaldıkça daha çok yavru balık avlanmaya ve satılmaya başlanıyor. Yavru balık avlandıkça ve satışı devam ettikçe de türler üremeye fırsat bulamadığı için durum daha da vahim hale geliyor.

Haber: Ntvmsnbc’den alınmıştır